Diyarbakır'daki Davanın Ardından: Adalet ve Vicdan Arasındaki Derin Boşluk
Diyarbakır'daki Davanın Ardından: Adalet ve Vicdan Arasındaki Derin Boşluk
Diyarbakır'daki dava sonucunda verilen ağır cezalar, halkın hissettiği huzursuzluğu gidermedi. Bu durum, adaletin vicdanlarda nasıl tecelli ettiğini sorgulatıyor. Toplumun geleceği için bir dönüşüm şart. Anne Yüksel Güran, ağabey Enes Güran ve amca Salim Güran’a ağırlaştırılmış müebbet, Nevzat Bahtiyar’a ise 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Ancak bu cezalar, yaşanan trajediyi telafi edemedi. Mahkeme kararları, halkın hissettiği boşluğu dolduramadı.
Adaletin Yetersizliği
Adalet sistemi, en ağır cezaları vermiş olabilir. Ancak bu davanın ardından halkın hissettiği derin huzursuzluk, vicdanlarda hâlâ yankılanan o sessizlik, başka bir gerçeğe işaret ediyor. Cezalar, yaşanan bu korkunç olayı telafi etmek için yetersiz kaldı. Hayatı elinden alınmış bir çocuğun hakkını hiçbir ceza geri veremez. Bu durum, toplumun adalet anlayışını sorgulatıyor.
Adalet bir mahkeme salonunda, yasalara göre tecelli eder. Ancak vicdanlarda adalet, çok daha karmaşık bir şeydir. Mahkeme, ağırlaştırılmış müebbet gibi en sert cezaları verdiğinde bile insanlar hissettikleri boşluğu dolduramıyor. Narin’in ölümünün ardında hâlâ tam açıklanamamış detayların olduğu hissi, bu boşluğu daha da derinleştiriyor.
Toplumsal Dönüşüm İhtiyacı
Belki de bu, cezaların yetersizliğinden değil; yaşanan vahşetin insan aklının alabileceğinin ötesinde olmasından kaynaklanıyor. Bir köyde, bir evde, bir ailede bu denli bir trajedi yaşanabiliyorsa, hepimizin bunu sorgulaması gerekiyor. Toplum olarak çocuklarımızı nasıl koruyamadık? Hangi değerlerimizi kaybettik ki, bir çocuk ailesinin ellerinde bu kadar yalnız ve savunmasız kaldı?
Hukuk, geçmişteki bir olayı cezalandırabilir ama gelecekte benzer olayların yaşanmaması için yeterli değildir. Bizim asıl ihtiyacımız olan, çocuklarımızı bu tür trajedilerden koruyacak bir toplumsal dönüşümdür. Aile içi şiddeti, çocuk istismarını, eğitimde ve sosyal hayatta çocukların yalnız bırakılmasını önleyecek adımları atmadıkça, Narinlerin hikayesi ne yazık ki tekrar yaşanabilir.
Toplumsal Çığlık ve Huzur Arayışı
Bu dava, sadece bir ailenin değil, bir toplumun vicdan muhasebesine dönüşmelidir. Tavşantepe köyündeki o sessizliğin aksine toplumsal bir çığlığa ihtiyacımız var. Belki de insanlar, “Müebbet cezalar yetmiyor” derken şunu da söylüyor olabilir: “Daha güçlü yasalar, daha etkili koruma mekanizmaları, daha güvenli bir toplum istiyoruz.” Bu talepler, toplumun adalet arayışının bir yansımasıdır.
Sonuç olarak, adaletin sağlanması için sadece mahkeme kararları yeterli değildir. Toplumun her kesiminin bu konuda duyarlı olması ve gerekli adımları atması gerekmektedir. Aksi takdirde, benzer trajedilerin yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, toplumsal dönüşüm ve bilinçlenme şarttır.